|
 |
|
DERS VE KURAN |
|
|
|
|
|
 |
|
Kurandaki Biz ifadesi |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kurana baktığımız zaman, yüce rabbimizin bir çok ayette kendisiyle ilgili olarak “inna, nahnü/ Biz (birinci şahıs, çoğul)” kullandığını görürüz.
Dikkat edersek bu ifadelerin hepsinin sıfatlarının tecellisine yönelik vasıtalı tasarruflarında kullanıldığını görürüz.
Kevser suresi; 1: “Şüphesiz Biz sana kevseri verdik.”
İnşirah suresi: “ Biz, senin için, senin göğsünü açmadık mı? ……….”
Kadr suresi;1: “Muhakkak ki Biz onu kadir gecesinde indirdik.”
Ya-Sin suresine göz attığımızda ise,
*Sıfatlarının tecellisi olan vasıtalı tasarruflarının açıklandığı 8, 9, 12, 14, 28, 31, 33, 34, 37, 39, 41, 42, 43, 44, 65, 66, 67, 68, 69, 71, 72, 76, 77, 78. ayetlerde “Biz” ifadesini, zatına yönelik açıklamaların yapıldığı 60, 61. ayetlerde “Ben” ifadesini görürüz.
*Zatına ve üluhiyyetine ait ifadelerde ise “ene, inni/ Ben (birinci şahıs tekil” ifadesini kullandığını görüyoruz.
Mesela:
Bakara suresi ayet 30, 186; A’raf suresi ayet 173; Ta Ha suresi ayet 12-14; Secde suresi ayet 13, Enbiya suresi ayet 25, 92 Ankebut suresi ayet 56.
Rabbimiz, ikinci şahıs ve üçüncü şahıs olarak ise mutlaka tekil olarak “o, onu, ona… veya sen, sana, seni …” olarak ifade buyurulmuştur. Bu durumlarda kesinlikle “Siz ve Onlar” ifadesi kullanılamaz. Fatiha da da “Yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Senden yardım isteriz” şekliyle ifade buyurmuştur.
Tüm dünya milletlerinin dillerinde otorite sahipleri güç kudretlerini anlatırken “Biz” ifadesine başvururlar. Fermanlarında, söylevlerinde hep “Biz” ifadesini kullanırlar. Bu Kur’an inmeden de böyle idi şimdi de aynen devam edip gitmektedir.
Kısaca Rabbimizin “Biz” ifadesi Kendisinin azamet ve kibriyasını; büyüklüğünü, ululuğunu vurgulamak içindir. kesinlikle çoğul anlamında değildir. Çoğulluğu nefyeden yüzlerce ayet vardır.
Buna rağmen maalesef Allah’ın tasarruflarında üçler, yediler, kırklar, kutuplar, gavslar gibi ortaklar kabullenen bahtsızlar da mevcuttur.
Meseleye vakıf olan ilim sahipleri Rabbimizin “Biz” ifadelerini “Biz Azimüşşan” olarak ifade etmek suretiyle isabetli bir anlayış ve hizmet ortaya koyuyorlardı.
Şu unutulmasın ki rabbimiz “iş, oluş, eylemlerinde” meleklerini(YETENEKLERİNİ) kullanır. Bir örnekle açıklayalım. Biz yağmuru kimin yağdırdığını biliriz. Tabii ki Allah. Yağmur yağınca “Allah’ın rahmeti” yağıyor deriz ve bu yağmur berekettir. Yağmurun yağması, Allah’ın meleği yani yaptığı bir iştir. Müşrikler, Allah’ın meleklerini dişil isim ile (Bereket tanrıçası) diyerek isimlendirmektedirler. Allah’ın güçleri de katman katmandır. Yani melekleri Allah 2’şer 3’er 4’er cenahlı yapan Allahdır.
Sonuçta: Vahyeden, öldüren, rahmet veren ve rahmeti taksim eden, Savaşta attığında öldüren, yaratan, ikinci (şerik) kullanmadan yapan yine Allah’dır. Biz Allah’ı melekleri ile takdir ederiz. Allah güçlerinin görülmesi de elçileri ile olur. Vahyetme gücünü gösterdiği nebilere de rasuller (elçiler) denir. İş – Oluş Vazifesini Allah’ın melekeleri yapar. Bu Azimişşan ise “BİZ”dir
6:61O, kulları üzerinde egemendir ve üzerinize koruyucu melekler gönderir. Sizden birine ölüm geldiği zaman elçilerimiz onun canını hiç vakit geçirmeden alırlar.
6:93ALLAH adına yalan uydurandan ve kendisine hiçbir şey vahyedilmediği halde, "Bana vahyediliyor," diyenden ve " ALLAH'ın indirdiği gibi ben de indireceğim," diyenden daha zalim kim olabilir! Can çekişmesi anında zalimleri bir görsen! Melekler, ellerini uzatmıştır: "Canınızı verin! ALLAH hakkında gerçek olmayanı söylemenizden ve onun ayetlerini (vahyini ve mucizelerini) kibir ve gururla karşılamanızdan dolayı bugün utanç verici azapla cezalandırılacaksınız. "
10:46 Onlara söz verdiklerimizin bir kısmını sana göstersek de veya canını alsak da, onların son dönüş yeri bizedir. Sonra ALLAH onların yaptıkları her şeye de tanıktır.
16:28Öz benliklerine zulmedip durdukları bir sırada, meleklerin canlarını aldıkları kişiler şöyle diyerek teslim bayrağını çekerler: "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk." İş hiç de öyle değil. Allah, sizin yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir.
2-Askeri kuvvet birimi olma vazifesi
9:26Sonra Allah, resulünün üzerine de müminlerin üzerine de sükunetini indirmiş, ayrıca sizin görmediğiniz ordular göndermiş de küfre sapanlara azap etmişti. Kâfirlerin cezası işte budur.
9:40 Eğer siz ona yardım etmezseniz bilin ki, Allah ona zaten yardım etmişti. Hani küfredenler onu iki kişinin ikincisi olarak yurdundan çıkardıklarında, mağarada bulundukları bir sırada arkadaşına şöyle diyordu: "Tasalanma, Allah bizimle." Bunun üzerine Allah ona sükûnet indirmiş ve kendisini sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti de küfre sapanların sözünü sefil kılıp alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise yüce olanın ta kendisidir. Allah Aziz'dir, Hakim'dir.
28:40 Biz de onu ve askerlerini yakalayıp hepsini suyun içine fırlattık. Bak, nasıl oldu zalimlerin sonu!
33:9Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani, üstünüze ordular gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salmıştık. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.
48:4O odur ki, müminlerin gönüllerine, imanları beraberinde iman geliştirsinler diye, mutluluk ve huzur indirdi. Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin orduları. Alim'dir Allah, Hakim'dir.
48:7 Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin orduları. Aziz'dir Allah, Hakim'dir
74:31Biz, cehennem yaranını hep melekler yaptık. Ve biz onların sayılarını da küfre sapanlar için bir imtihandan başka şey yapmadık. Ta ki, kendilerine kitap verilenler iyice ve apaçık bilsinler. İman etmiş olanların imanı artsın. Kendilerine kitap verilmiş olanlarla iman sahipleri kuşkuya düşmesin. Kalplerinde hastalık olanlarla küfre sapmış bulunanlar da; "Allah bununla neyi örneklendirmek istiyor?" desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini/dileyeni saptırır, dilediğini/dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu, insan için bir öğüt verici ve düşündürücüden başka şey değildir.
3-Zararlardan koruma vazifesi
13:37İşte biz o Kuran’ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur ne de bir koruyucu.
13:11Her bir için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun maruz kaldığı şeyleri, onlar, iç dünyalarındakini değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah dışında koruyucu bir dost da olamaz.
6:61Kulları üzerinde egemenlik sahibi Kaahir'dir O. Üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet ölüm birinize geldiğinde, elçilerimiz onu vefat ettirirler. Ne vaktinden önce iş yaparlar onlar ne de vaktinden sonra.
42:44ALLAH kimi saptırmışsa, artık O'ndan sonra onun bir koruyucusu yoktur. Azabı gördüklerinde, zalimlerin, "Bizim için bir şans daha yok mu?" dediklerini görürsün.
86:4Hiçbir benlik yoktur ki, üzerinde bir koruyucu/bir bekçi bulunmasın.
82:10Ve şu kuşkusuz ki, sizin üzerinizde koruyucular bekçiler var.
6:61Kulları üzerinde egemenlik sahibi Kaahir'dir O. Üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet ölüm birinize geldiğinde, elçilerimiz onu vefat ettirirler. Ne vaktinden önce iş yaparlar onlar ne de vaktinden sonra.
7:37Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim vardır? İşte bunların Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet elçilerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki yakardıklarınız nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular." Böylece, öz benlikleri aleyhine kendilerinin kâfir olduğuna tanıklık ettiler.
11:77 ElçilerimizLut'a geldiğinde onlar için kaygılanmış, göğsü daralmış da şöyle demişti: "Bu, zorlu bir gün!"
11:81 Dediler: "Biz senin Rabbinin elçileriyiz. Sana asla el süremezler. Gecenin bir yerinde aileni götür. İçinizden hiç kimse geri kalmasın; karın müstesna. O, ötekilere çatan belaya çarptırılacaktır. Onların azap vakti, sabah vaktidir. Sabah da ne kadar yakın, değil mi?"
29:31Elçilerimiz, İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz şu kentin halkını helak edeceğiz. Çünkü ora halkı zalim oldular."
29:33 Elçilerimiz Lut'a gelince, onlar yüzünden fenalaştı, eli-kolu birbirine dolandı. "Korkma, tasalanma dediler, biz seni de aileni de kurtaracağız. Ama karın azaba terk edilenlerden olacaktır."
35:1Hamd, Fatır olan Allah'adır; gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan O'dur. Yaratışta/yaratılmışlarda dilediğini artırır O. Hiç kuşkusuz, Allah her şeye gücü yetendir.
36:14Hani biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi:"Biz, size gönderilen elçileriz."
33:43 O’dur salat eden/destekleyen size ve melekleri de; çıkarırlar sizi karanlıklardan nura ve müminlere merhametlidir O.
6:48 Biz o gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmaktan öte bir şey için göndermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.
16:2 Kullarından dilediğine melekleri, emrinden olan ruh ile indirip şu şekilde uyarır: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden korkun."
6:99Size gökten su indiren de O'dur. Biz o suyla her şeyin bitkisini çıkardık. Ondan da bir yeşillik çıkardık. O yeşillikten birbiri üzerine binmiş daneler çıkardık. Hurma ağacının tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzümlerden bağlar, zeytin, nar çıkardık. Birbirine benzeyeni var, benzemeyeni var. Meyve verdiğinde ve meyveler olgunlaştığında bir bakın onun ürününe! Bu size gösterilenlerde, iman eden bir topluluk için, çok ibretler vardır.
7:11Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere: "Âdem’e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o.
7:179 Yemin olsun ki biz, insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.
7:181 Bizim yarattıklarımızdan bir ümmet var ki, hakka rehberlik eder ve onunla adalet sunarlar.
15:26 Andolsun, biz insanı; kuru çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattık.
15:85 Biz gökleri, yeri ve bunların arasındakileri hak olarak yarattık. O saat elbette gelecektir. Şimdi sen, uzanan ellerini tut, güzel davran!
16:40Biz bir şeyi dilediğimizde, onun hakkında söyleyeceğimiz söz, "ol" demekten ibarettir; o hemen oluverir.
17:70Andolsun, biz, Ademoğullarını onur ve üstünlükle donattık, onları karada ve denizde binitlerle yükledik. Onları, güzel ve temiz rızıklarla besledik. Ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.
19:67Hatırlamıyor mu insan; o daha önce hiçbir şey değilken, onu biz yarattık.
20:53Yeryüzünü size beşik yapan, onda sizin için yollar açan, gökten su indiren O'dur. Biz o suyla çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık.
20:55Sizi yerden yarattık. Tekrar oraya göndereceğiz. Ve oradan sizi bir kez daha çıkaracağız.
22:5Ey insanlar! Ölümden sonra dirilme konusunda kuşku içinde olabilirsiniz. Ama şu bir gerçek ki, biz sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan/döllenmiş bir karışımdan, sonra ne olduğu kısmen belirli, kısmen belirsiz bir et parçasından yarattık ki, size açık-seçik beyanda bulunalım. Ve sizi rahimlerde, belirlenen bir süreye kadar dilediğimiz şekilde bekletiyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz. Daha sonra da tam kuvvetinize ulaşmanızı sağlıyoruz. Bununla birlikte içinizden bir kısmı öldürülüyor, yine içinizden bir kısmı ilimden sonra bir şey bilmesin diye ömrün en basit ve düşük noktasına geri gönderiliyor. Yeryüzünü de sönmüş kül halinde görürsün. Nihayet onun üzerine suyu indirdiğimizde titrer, kabarır ve her güzel/bereketli çiftten bir şeyler bitirir.
35:27Görmedin mi, Allah, gökten bir su indirdi. Onunla, renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan da yollar var; beyaz, kırmızı, değişik renklerde. Ve simsiyah yollar da var
36:33Ölü toprak onlar için bir mucizedir. Onu dirilttik, ondan dane çıkardık; bak işte ondan yiyorlar.
36:42Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık.
36:71 Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar.
44:39İkisini de, sadece gerçeği göstermek üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar.
46:3Gökleri ve yeri ve ikisi arasındakileri hak olarak ve belirlenmiş bir süre için yarattık biz. Küfre batanlarsa uyarılmış oldukları şeyden yüz çevirmektedirler.
49:13Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, kötülüklerden en çok korunanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.
50:16Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız.
50:38 Andolsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde yarattık. Ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
51:49Herşeyden iki çift yarattık ki düşünüp anlayabilesiniz.
54:49Şu bir gerçek ki, biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.
56:57Sizi biz yarattık, biz! Tasdik etseydiniz olmaz mıydı?
70:39Hayır, ummasınlar! Gerçek şu ki biz onları, bildikleri şeyden yarattık.
76:2Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden yarattık. Halden hale geçiririz onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık.
76:28 Biz yarattık onları ve kuvvetli yaptık bağlarını/eklemlerini. Dilediğimizde benzerleri ile değiştiririz onları.
78:8Sizleri çiftler/eşler olarak yarattık.
90:4Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık.
95:4Biz insanı gerçekten en güzel bir biçimde yarattık.
40:7Arşı yükleniptaşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdi ile tespih ederler ve ona inanırlar. İman sahipleri için de şöyle af dilerler: "Rabbimiz! Sen herşeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip senin yoluna uymuş olanları bağışla. Ve onları cehennem azabından koru!"
43:80 Yoksa onların sırlarını, fısıltılarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır, öyle değil; elçilerimiz yanlarında yazıp duruyorlar.
45:29 Bu bizim kayıtlarımız, sizinle ilgili her şeyi bütün gerçekliğiyle anlatır: çünkü yaptığınız her şeyi kayda geçirmiştik!"
50:17 Sağında ve solunda oturmuş iki görevli, kayıt yapmaktadır.
50:18 Bir söz sarf etmeye dursun, yanındaki gözcü hemen zapt ediverir.
50:19-21Ölüm sarhoşluğu hak olarak geldi. İşte bu, senin kaçıp durduğun şeydir. Ve sura üfledi. İşte bu, geleceği vaat edilen gündür. Her benlik, yanında bir kılavuz, bir de tanık olduğu halde gelir.
51:1-4O tozutup savuranlara/o kırıp un-ufak edenlere, O ağırlık taşıyanlara, O kolayca akıp gidenlere/o rahatça yüzenlere, O iş ve oluşu bölüştürenlere andolsun ki,
12-Toplumları helak etme vazifesi
70:40-41İş, onların sandığı gibi değil! Doğuların ve batıların Rabbine andolsun ki, biz gerçekten gücü yetenleriz; Onları kendilerinden daha üstün olanlarla değiştirmeye... Ve biz önüne geçilebilecekler değiliz.
17:16 Biz bir ülkenin/medeniyetin/toplumun mahvedilmesini gerek gördüğümüzde, onun servet ve nimetle şımarmış ele başlarını yöneticiler yaparız da onların orada bozuk gidişler sergilemelerine müsaade ederiz. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur; biz de oranın altını üstüne getiririz.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
RASUL DEDİ: "KAVMİM BU KURANI ELİNDE TUTARKEN TERK ETTİ" (FURKAN 31) |
|
|
|
|
|
 |
|
DERSVEKURAN |
|
|
|
|
|
|
KURANDAN DERSLER ÇIKARTMAK VE KİTABI TEDEBBÜR ETMEK |
|
|
|
Bugün 9 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı! |