Nisa; 129 ayet, Bu bütün erkekler için geneldir. Herkesi kapsamaktadır.
Şimdi, burada soru şu: Allah adaletsizliğin olacağını gelecek bütün zamanlar boyunca güç yetirmeniz mümkün değil’ diyerek uyardığı bir şeyi başka bir yerde emreder mi?
Nisa; 3. ayet, Çok eşliliğe ruhsat verildiği söylenen Bu ayete girişte neden üç kez “yetimlerin malı”denmektedir? Dahası neden “verin” (fe’tû) ve “yemeyin” (la te’kulû) denmektedir? Bunların çok eşlilikle ne alakası vardır?
Kur’an, “İçinizden bekarları, boyunduruk altında olanları, çaresiz kızları evlendirin” (Nur; 32) diye “emrettiği” halde ve bu önce zenginlere, sonra topluma ve hatta devlete asıl bu farz olduğu halde neden çok eşliliğe emir, tavsiye, ruhsat ve yasallık aranıyor?
İsterseniz Nisa Suresinin ilk ayetlerinden itibaren bakalım...
Nisa Suresi 1. ayette Allah’a ve akrabalara karşı takınılması istenen tavır, bu ayetten başlayarak onuncu ayete kadar yetimlerin haklarının korunması için de istenmekte ve bu ayetlerde insanlığın yetimlere karşı olan görevleri belirtilmektedir.
Ayette geçen “ اليتامىyetama” sözcüğü; “yetimler” demektir. Bu sözcük çoğuldur ve hem erkek hem de kız yetimleri kapsar. Sözcük hakkındaki bu bilgi kesinlikle hatırdan çıkarılmamalıdır. Zira ayetlerin anlamını bozma çabalarından bir tanesi de aşağıda görüleceği gibi, bu sözcüğün anlamının çarpıtılması; kapsamının daraltılması şeklinde yapılmıştır.
Sözcük ayette, sözcüğün önüne “ الel” takısı getirilerek kullanılmıştır. Lam-ı tarif denen bu takı, Türkçe’deki “bu”, İngilizce’deki “the” işaret sıfatı gibi nekre (belirsiz) olan sözcüklerin belirli, özel bir duruma getirilmesini sağlamaktadır. Ancak yapılan çevirilerde bu husus genellikle dikkate alınmamakta ve sözcük “yetimler” olarak, genel, belirsiz şekilde çevrilmektedir. Bizim çevirimizde “ اليتامىelyetama” sözcüğü; “yetimleriniz” olarak çevrilmek suretiyle belirginleştirilmiş, özelleştirilmiştir.
Nisa: 3: Ve eğer ki yetimleriniz konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korktuysanız; o takdirde sizin için uygun olan, yetimlerin kadınlarından ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâhlayın.Şayet o takdirde de adaleti gözetemeyeceğinizden korktuysanız, bir tanesini nikâhlayın. Ya da sahibi bulunduğunuz cariyenizi nikâhlayın.Bu haksızlığa sapmamanız için en uygunudur.
Ve eğer ki yetimleriniz konusunda …
2. ayette geçen ve “yetimleriniz” demek olan “ اليتامىelyetama” sözcüğü bu ayette de karşımıza çıkmıştır. Piyasadaki meal ve tefsirlerin (!) bazılarında, 2. ayette “yetimler” olarak çevrilen bu sözcük, 3. ayette “KIZ yetimler” olarak çevrilmiş ve cümleye de “Evlendiğinizde” diye hiç alâkası olmayan bir sözcük daha eklenmiştir.
adaleti koruyamayacağınızdan korktuysanız ;
2. ayette insanlara, “yetimlerin haklarına saygılı olmak, onların mallarını yememek, kendilerine vermek” görevi verilmişti. Ancak Rabbimiz, konunun bu kadarla kapanmadığını, “Yetimleriniz konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korktuysanız” ifadesi ile bildirmektedir. Bu ifade, 2. ayette verilen “yetimlerin mallarını yememek, kendilerine vermek” dışında insanlara bir de “yetimler hakkında adaleti korumak” görevi yüklemektedir. Bu ilâve görev de; yetimlere, öz evlâtlara davranıldığı gibi davranılmasından başka bir şey değildir. Yani, onların beslenmeleri, büyütülmeleri, eğitilmeleri… de en az öz evlâtlar kadar iyi şekilde sağlanmalıdır.
Ayette “geçmiş zaman kipi” kullanılmış olması, bunun bir görev, bir mecburiyet olduğunu göstermektedir. Eğer ayette “adaleti koruyamayacağınızdan korkuyorsanız” denseydi, insanlara bir tercih imkânı verilmiş olurdu ve baştan adaleti koruyamayacağını düşünen insanlar, adaleti korumakla ilgili bir çaba sarf etmeden, kendilerine bir sonraki cümlede gösterilen yolu tercih edebilirlerdi. Ama ayette “adaleti koruyamayacağınızdan korktuysanız” denmek suretiyle, insanların önce adaleti korumakla görevli oldukları bildirilmiş olmaktadır. Yani, insanlar önce görevleri olan adaleti sağlayacaklardır. Eğer görevlerini yerine getirememişlerse, yani adaleti sağlayamadıkları ortaya çıkmış ve insanlar bundan korkuyorlarsa, bir sonraki cümlede kendilerine gösterilen diğer yolu uygulayacaklardır. Dolayısıyla buradaki fiilin geçmiş zaman kipinde olması insanlara, yetimlerin topluma iyi birer birey olarak kazandırılması görevini yüklemekte ve bu görevi yerine getirmek için bir çaba sarf etmeden kendilerine gösterilen diğer yolu tercih etmelerine engel olmaktadır.
o takdirde de sizin için uygun olan ,
Yani: “Sizin için uygun; öncelikle helal, evlenilmesinde sakınca olmayan, yaşı yaşınıza denk, ihtiyaçlarını karşılayabileceğiniz, varsa sorunlarını giderebileceğiniz, yeni bir probleme sebep olmayacak ve hoşlandığınız uygun kadınlar…”
Nisa 3. ayette “ النّساءennisai (kadınlar)” sözcüğünün önünde ma’rife takısı olan “ال el” bulunmakta ve “kadınlar” sözcüğü, belirli, özelliği olan kadınları ifade etmektedir. Yani buradaki “Lam-ı ta’rif”, hazfedilmiş olan “elyetama” kelimesinden bedel olarak bulunmaktadır. Tamlamanın takdiri “من نساء اليتامى ” şeklindedir.
Bunun böyle olduğunun kanıtı ise Nisa suresinin 127. ayetidir.
Nisa; 127:Ve senden YETİMLERİN KADINLARI hakkında fetva isterler. De ki:Onlar hakkında fetvayı, size Allah verir.Ve kendilerine farz kılınmış olarak verilmesi icap edeni, vermeyişiniz hakkındaki,Ve nikâhlamaya rağbet etmediğiniz KADINLARIN YETİMLERİ hakkındaki,Ve ezilmek istenmiş, zayıf düşürülmek istenmiş çocuk yetimler hakkındaki,Ve yetimlerinize adaleti yerine getirmeniz hakkındaki, kitapta okunan ayetler verir. Ve yaptığınız her şeyi Allah muhakkak bilicidir.
Fetva; problemli, anlaşılmayan zor bir konuda, meseleyi açıklığa kavuşturmak, doğru olanı açıklamak demektir. Yani bu ayetten, insanların peygamberimize “Bu yetimlerin kadınlarının hâli ne olacak, bu problem nasıl çözülecek?” diye sorular sordukları ve soruna çözüm bulmasını istedikleri anlaşılmaktadır.
Bize göre burada insanlar konuyu Son nebiye olumsuz yönüyle götürüp çözmesini istemişlerdir. Çünkü bu ayet, Nisa suresinin ilk on ayetinin beyanıdır ve ilk on ayette görülmektedir ki, kimse yetimlerin kadınlarını isteyerek nikâhlamamakta, Allah tarafından bir görev olarak nikâhlamaya zorlanmaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz gibi buradaki “ النّساءen-nisae” ifadesi de, “yetimlerin kadınları” demektir. Bunlar, haklarında fetva istenen kadınlar olup, aynı zamanda 3. ayetteki “النّساء ennisai” sözcüğü ile kastedilen kadınlardır. Ki bunlar, yetimlerin anneleri, teyzeleri, gibi, yetimlere bakmakla yükümlü olan ve tabiî ki nikâhlanmaya uygun olan kadınlardır.
Ayetteki “ يتامى النّساءYetamennisai” tamlaması ise; “KADINLARIN YETİMLERİ” demektir. Dikkat edilirse bu ayette ifadeler 3. ayettekinin tersinden ifade edilmektedir. Üçüncü ayette “yetimlerin kadınları” denilirken 127. ayette “kadınların yetimleri” ifadesi yer almaktadır.
“يتامى النّساء Yetamennisai” ifadesi, belirtili isim tamlaması olmasına rağmen piyasadaki meal ve tefsirlerin (!) bazılarında sıfat tamlaması olarak manalandırılmış ve Arapça dilbilgisinin çok basit kurallarını bilenler tarafından bile hemen fark edilebilecek bir hata ile “YETİM KADINLAR” şeklinde Türkçe’ye çevrilmiştir.
İşte bu Nisa 127. ayetteki “يتامى النّساء yetamannisai” tamlaması 3. ayetteki “النّساء ennisai” sözcüğünün hangi anlamla özelleşmesi gerektiğinin ipucudur.
Ayette geçen “okunan ayetler” ifadesi ile, Nisa suresinin ilk on ayeti kastedilmektedir.
İkişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâhlayın.
Ayetteki “ مثنىmesna”, “ ثلاثsülase” ve “ رباعrüba” sözcükleri üleştirme sayı sıfatları olup, anlamları; “ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder” demektir. Dolayısıyla bu ifade ile; “bölüşürken topluluktan, ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder kadını nikâhlayacaksınız” denmek istenmiştir. Yoksa bu ifade kesinlikle “ikinci kadını nikâhlayabilirsiniz, üçüncü kadını nikâhlayabilirsiniz, dördüncü kadını nikâhlayabilirsiniz” demek değildir.
Günümüze Atalardan bize intikal eden din, kuran kaynaklı değil, Kuran+hadis+icma kaynaklı heva ve heveslere göre Din madrabazlarınca dizayn edilmiş bir dindir. Kuran, bu uydurulan dinde, mehcur olarak elde tutulmaktadır. Bkn: Furkan 30