KURÂN’DA TESBİH KAVRAMI ÇALIŞMASI
Bu yazı salât çalışmasından İLK olarak okunması gerekenidir, bu çalışmadan sonra KIYAM-RUKU-SECDE-TAVAF-İTİKAF çalışması ve en sonda da SALÂT çalışması bu sıra ile okunmalıdır.
Kur’an’da kullanılan kavramlardan en önemlilerinden bir tanesi de TESBİH kavramıdır.
Arapça SİN – BA –HE (سبح) harflerinden oluşan kelimenin Kurân’da kullanılan orijinal yazım formları aşağıdadır:
Kelimenin kök anlamı, Arapça lügatlerde incelendiğinde:
1- Suda ya da havada süratle geçip gitmek
2- Bir şeyin yörüngesindeki hareketi
3- Atın tempolu kesintisiz düz koşusu
4- Bir çalışmaya, göreve, işe süratle gitmek
5- Bir işte uğraşta sürekli ve yoğun şekilde çalışmak, işi yerine getirmek
6- Olumsuz şeyleri (bir şeyden) hızla uzaklaştırmak
Anlamlarında kullanılan bir kelime olduğu görülmektedir.
Çalışmamızda takip ettiğimiz metotta, kelimenin tüm formlarında, Kurân’da geçtiği tüm ayetler teker teker çıkarılmış ve ayetin ve içinde geçtiği konunun bağlamında kelimenin kök anlamları ile irtibatlandırılarak hangi manada kullanıldığı tesbit edilmeye çalışılmıştır.
Bu çalışmanın sonucunda سبح kelimesinin genel kategori olarak Kuran’da beş (5) temel manada kullanıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Kelimenin kullanıldığı üç mana kategorik olarak şunlardır:
1- (6) numaralı kök anlamından türetildiği düşünülen SUBHAN kelimesi Allah için kullanılmıştır. Tüm eksikliklerden, acziyetlerden ve olumsuz isim, fiil ve sıfatlardan “Allah’ı tenzih etmek”manasındadır.
2- (1 ve 2) numaralı kök anlamdaki YÖRÜNGESİNDE AKIP GİTMEK manasındadır.
3- (5) numaralı kök anlamdaki YOĞUN İŞ/UĞRAŞ manasındadır.
4- ( 3, 4 ve 5) numaralı kök anlamdan türetildiği düşünülen, tüm varlıkların Allah’ı, O’nun vasıflarını, Vahyini, Emrini, Kendilerine bu kainattaki görevlerini tam bir itaat ve uyum içerisinde YAPMALARI/YERİNE GETİRMELERİ manasındadır.
5- Öncelikle Muhammed nebinin sonra Müminlerin, Vahyi ( el-Kurân’ı) hayatlarına pratik olarak uygulayarak itaat etmeleri ve bu Vahyi TEBLİĞ ETMELERİ / ŞAHİTLİK ETMELERİ /ANLATMALARI / DUYURMALARI manasındadır.
BÖLÜM 1- “Tüm eksikliklerden, acziyetlerden ve olumsuz isim, fiil ve sıfatlardan Allah’ı tenzih etmek” Manasındaki Kullanılan ayetler:
Bu ayetlerde fiil ve sıfat olarak kullanım “Seni tenzih ederiz”, ve “O münezzehtir” gibi mealler ile verilmiştir. Bu mealler, her türlü acziyetin, noksanlığın, hatanın, çelişkinin, zulmün, olumsuz tüm isim, fiil ve sıfatların Allah’tan uzak olduğunu belirtmek ve uzaklaştırmaktır.
Kelimenin bu anlamda kullanıldığı ayetler: 3/191, 4/171, 5/116, 6/100, 7/143, 9/31, 10/10-18-68, 12/108, 16/1-57, 17/1-43-93-108, 19/35, 21/22-26-87, 23/91, 24/16, 25/18, 27/8, 28/68, 30/17-40, 34/41, 36/36-83, 37/159-180, 39/4-67, 43/13-82, 52/43, 59/23, 68/29
Bu ayeterdeki kullanımlar için iki ayetin örnek çevirisi aşağıda verilmiştir. Diğer ayetlerde de çeviriler aynıdır.
BAKARA suresi 32. ayet Dediler ki: “Sen münezzehsin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.”
BAKARA suresi 116. ayet Dediler ki: “Allah oğul edindi.” O, (bu yakıştırmadan) münezzehtir. Hayır, göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur, tümü O’na gönülden boyun eğmişlerdir.
BÖLÜM 2- “YÖRÜNGESİNDE AKIP GİTMEK” Manasındaki Kullanılan ayetler:
ENBİYÂ suresi 33. ayet Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur; her biri bir yörüngede hareket ediyor.
YÂSÎN suresi 40. ayet Güneşin aya erişip yetişmesi ona verilmemiştir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede hareket ediyor.
BÖLÜM 3- “YOĞUN İŞ/UĞRAŞ” Manasındaki Kullanılan ayetler:
MÜZZEMMİL suresi 7. ayet Şüphesiz senin için gündüzde uzun yoğun bir uğraşı vardır.
NÂZİÂT suresi 3. ve 4. ayetler Yoğun bir uğraşı/iş ile çabalayanlara, bu yarışta Öncüler olarak öne geçenlere.
BÖLÜM 4- “Tüm varlıkların Allah’ı, O’nun vasıflarını, Vahyini, Emrini, Kendilerine bu kainatta emredilen görevlerini tam bir itaat ve uyum içerisinde sürekli İTAAT ETMELERİ / YAPMALARI/YERİNE GETİRMELERİ.” Manasındaki Kullanılan ayetler:
BAKARA suresi 30. ayet Hani Rabbin, Meleklere: “Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife atayacağım” demişti. Onlar da: “orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi atayacaksın? Ki biz senin Emrini/Hükmünü/Vahyini yerine getiriyor/itaat ediyor ve seni yüceltiyoruz” dediler. (Allah:) “Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim” dedi.
A’RAF suresi 206. ayet Şüphesiz Rabbinin katında olanlar, O’na kulluk etmekten büyüklenmezler yani her işlerinde O’na itaat ederler yani O’nun her emrini yerine getirirler.
RA’D suresi 13. ayet Gök gürültüsü O’nun emrini yerine getirir ve melekler de O’na olan korkularından (O’nun emrini yerine getirir). O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkında çekişip tartışırlar. O, yakalaması pek çetin olandır.
İSRÂ suresi 44. ayet Yedi gök, yer ve bunların içindekiler işlerinde O’na itaat ederler; O’nun emrini yerine getirmeyen hiç bir şey yoktur, ancak siz onların işlerini yerine getirişlerini derinliğine kavrayamıyorsunuz. Şüphesiz O, çok merhametli olandır, bağışlayandır.
ENBİYÂ suresi 19. ve 20. ayetler Göklerde ve yerde her şey O’na aittir. O’nun katında olanlar, O’na kulluk etmekten sırt çevirmezler ve usanmazlar.
Sürekli hiç durmaksızın tüm işlerinde itaat ederler.
ENBİYÂ suresi 79. ayet Biz bunu (hükmü) Süleyman’a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları Davud ile birlikte boyun eğdirdik/emre itaatkar kıldık. Tüm bunların faili Biz’iz.
SÂD suresi 18. ayet Doğrusu biz dağlara onunla (Davud’la) birlikte boyun eğdirdik, işlerinde itaat ederlerdi.
ÂLİ IMRÂN suresi 41. ayet (Zekeriya) “Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver.” dedi. (Allah): “Sana
alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çok hatırla yani sürekli O’na İTAAT ET.” dedi.
MERYEM suresi 11. ayet Böylelikle (Zekeriya) Mabed’den kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: “Sürekli (Allah’a) İTAAT EDİN”
TÂHÂ suresi 25 – 36. Ayetler arası ve 42. Ve 43. ayetler (Musa) Dedi ki: “Rabbim, benim göğsümü aç.”“Bana işimi kolaylaştır.”“Dilimden düğümü çöz;”“Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar.”“Ailemden bana bir yardımcı kıl,”“Kardeşim Harun’u”“Onunla arkamı kuvvetlendir.”“Onu işimde ortak kıl,”“Böylece Sana çok İTAAT EDELİM”“yani seni çok hatırlayalım.”“Şüphesiz sen bizi görüyorsun.”(Allah) Dedi ki: “Ey Musa istediğin sana verilmiştir.”“Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve sakın BENİM VAHYİMDE gevşek davranmayın.“İkiniz Firavun’a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor.”
Not: Aynı surenin 14. Ayetinin sonundaki li zikri ile buradaki fi zikri de geçen ZİKRİ=Benim Zikrim yani Vahyim demek olduğu açıkça görülmektedir ki isim tamlamasıdır (zikri = zikrullah = zikrirrahman=zikri rabbihi=zikri rabbike)
NÛR suresi 36. ayet (Bu Vahiy Nuru,) Allah’ın, isminin yüceltilmesine yani anılmasına izin verdiği evlerdedir; onların içinde sürekli O’na İTAAT EDERLER. Öyle Adamlardır ki bunlar, hiçbir alışveriş, hiçbir kârlı iş onları Allah’ın Vahyinden yani o-Vahyi hayatlarına hakim kılıp arınmışlığa ulaşmaktan ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz’; onlar, kalplerin ve gözlerin dehşetten allak bullak olacağı günden korkarlar.
NÛR suresi 41. ayet Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar gerçekten Allah’a boyun eğmiş her işlerinde itaat etmektedir, örneğin dizi dizi uçan kuşlar.Her biri, kendi Vahyini ve onu yerine getirişini şüphesiz bilmektedir. Allah, onların işlediklerini bilendir.
Not: “Rabbin balarısına Vahyetti” ayeti ile birlikte okunmalı. Her varlığın bir HAYAT NİZAMI yani üzerinde yaşadığı davranışların tümünü kapsayan bir DİNİ vardır. Kuşların da, Balıkların da, Arıların da ve her şeyin DİNİ vardır. İnsanın iddiası ve bu iddiasını ispat için girdiği imtihanı da seçmekte serbest olduğu halde HAYAT NİZAMINI (yani Salât’ını yani Din’ini) Allah’ın vaaz ettiği nizama yani ed-dine yani İSLAM’a uygun olarak yaşamasıdır. İşte o zaman insan da evrendeki tüm varlıklar gibi Allah’ı tesbih etmiş yani O’na secde etmiş yani O’na kulluk etmiş ve yaradılışda verdiği ve karşılığında cenneti alacağı ahdini gerçekleştirmiş olacaktır.
AHZÂB suresi 41. ve 42. ayetler اEy iman edenler, Allah’ı hep hatırda tutun yani O’na tüm işlerinizde sürekli itaat edin.
SÂFFÂT suresi 164., 165 ve 166. ayet (Melekler der ki:) “Bizden her birimizin belli bir görevi vardır. Biziz, o saflar halinde dizilmiş olanlar da, gerçekten biziz tüm işlerimizde itaat edenler, gerçekten biziz.”
ZÜMER suresi 75. ayet Melekleri bütün arşı kuşatmış halde Rablerinin emrini/buyruğunu/hükmünü yerine getirdiklerini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiş ve: “o-Hüküm alemlerin Rabbine aittir” denilmiştir.
MÜ’MİN suresi 7. ayet Arş’ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerinin emrini/buyruğunu/hükmünü yerine getirmekte, O’na iman etmekte ve iman edenlere bağışlanma dilemektedirler: “Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp sardın, tevbe edenler ve senin yoluna tabi olanları affet ve onları cehennem azabından koru.”
FUSSİLET suresi 38. ayet Eğer onlar (Müşrikler, kulluk etmekten) büyüklenecek olurlarsa, Rabbinin katında bulunanlar, hiç bıkıp usanmayanlar olarak O’na sürekli itaat ederler ve onlar bunu yapmaktan usanmazlar.
ŞÛRÂ suresi 5. ayet Gökler, üstlerinden yarılmak; melekler de Rablerininemrini/buyruğunu/hükmünü yerine getirmek ve yerde olan (müminlere) mağfiret dilemek istiyor. Haberiniz olsun; gerçekten Allah, bağışlayan ve esirgeyen O’dur.
FETİH suresi 8. ve 9. Şüphesiz, biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.Allah’a ve Resûlü’ne iman etmeniz, onu (Rasulü) saygıyla savunup güçlendirmeniz ve ona sürekli itaat etmeniz için.
HADÎD suresi 1. ayet, HAŞR suresi 1. ayet, SAFF suresi 1. ayet ; Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’a itaat etmektedir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
HAŞR suresi 24. ayet O Allah ki, yaratandır, var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’na itaat etmektedir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
KALEM suresi 28. ayet İçlerinden en faziletlisi dedi ki: “Ben size dememiş miydim? (Allah’a) itaat etmeniz gerekmez miydi?”
CUMA suresi 1. ayet Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah’a işlerinde itaat eder.
TEĞÂBÜN suresi 1. ayet Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’a işlerinde itaat eder. Yönetim O’nundur ve Hüküm de O’nundur. O, her şeyi takdir edendir.
SECDE suresi 15. ayet Bizim ayetlerimize ancak, kendilerine hatırlatıldığı zaman, tam bir teslimiyetle itaat edenler yani büyüklük taslamayarak Rablerinin emrini derhal tam bir teslimiyetle yerine getirenler iman eder.
RA’D suresi 15. ayet Göklerde ve yerde her ne varsa –ister istemez/mutlaka/kesinlikle- Allah’a itaat eder ve gölgeleri de sürekli (O’na itaat eder).
BÖLÜM 5- “Öncelikle Muhammed Nebi, sonrasında Müminlerin, Vahyi ( el-Kurân’ı) hayatlarına pratik olarak uygulayarak itaat etmeleri ve bu Vahyi TEBLİĞ ETMELERİ / ŞAHİTLİK ETMELERİ /ANLATMALARI / DUYURMALARI” Manasındaki Kullanılan ayetler:
Her Vahiy alan Nebide olduğu gibi Muhammed Nebiden de (selam ona) el-Kurân Vahyini almaya başladığı ilk andan itibaren üç ana görevi olmuştur.
1- Kendisin ezberletilen Vahyi sürekli bir şekilde ve her uygun ortamda insanların duyabileceği bir şekilde okumak yani insanlara tebliğ etmek, kalem ile ince deri üzerine yazmak/yazdırmak.
2- Bu insanların içinden kendisine yönelenler yani Vahyin söylediklerini kabul edenler için, inzali devam eden Vahyin tamamını düzenli ve sürekli olarak onlara okuyacağı, anlatacağı ve üzerinde konuşacakları bir ortamda buna devam etmek. Vahyi derinlemesine bilen çekirdek bir kadro oluşturarak diğer bölgelerden gelen talepler için gerektiğinde Vahiy Öğretmenleri olarak onları göndermek.
3- O-Vahyin gerektirdiği her konuya itaat ederek hayatında birebir uygulamak ve bunun şahitliğini/örnekliğini kendisinin çevresindeki tüm insanlara Yazılı Kuran çerçevesinde göstererek ve onları da bu uygulamayı hayatlarında tatbik etmeleri yolunda teşvik ederek kendi kulluk imtihanını da vermek.
Kurân’da bu üç ana görev için direkt Muhammed Nebinin şahsına hitab eden; o-Vahyin okunup öğrenilerek hayata İQAME edilmesi, Vahye RUKU ve SECDE ( boyun eğip itaat edilmesi ), islam ve muttaki olunması ( o-vahye teslim olunup pratik hayata geçirilmesi ) gibi kavramların bir benzeri olarak da Allah’a itaat etmesi – Allah’ın emrini/hükmünü (o-vahyi) duyurması ve hayatında yerine getirmesi manalarında TESBİH kavramlı form da kullanılmıştır.
Kitab’ı okumak – Kitab’a sımsıkı sarılmak – Muttaki olmak –Salât’ı İqame – Atü ez zekat – Ruku/Secde – İsmi’ni Tesbih – Hamd’ini Tesbih – Allah’ı Tesbih, Kurân’ın bu manada hep aynı şeyi ifade eden omurga kavramlarıdır. İlk inen Vahiy ayeti olan Alak Suresinin 1. Ayetinde de bu İLK EMİR gelmiştir:
“ Yaratan Rabbinin Vahyini OKU/yüklen/TEBLİĞ ET” Alak/1
Kelimeti Rabbike = Rabbinin Kelimesi-Kelimeleri
Ayatu Rabbike = Rabbinin Ayeti – Ayetleri
Sıratu Rabbike – Sebili Rabbike = Rabbinin Yolu
Emri Rabbike = Rabbinin Emri
Burhane Rabbike = Rabbinin Delili
Kitabi Rabbike = Rabbinin Kitabı
Rahmeti Rabbike = Rabbinin Rahmeti
Haracu Rabbike = Rabbinin Haracı
Nimeti Rabbike = Rabbinin Nimeti
Hükmü Rabbike = Rabbinin Hükmü
Hamdi Rabbike = Rabbinin Emri/Buyruğu
Zikri Rabbike = Rabbinin Zikri
İsmi Rabbike = Rabbinin İsmi
Kullanımları genelde rabbinin vahyi manasındadır. Muhammed Nebiye “‘ikra-utlu-iqame-sebbih-haddis ……… rabbike” formunda gelen tüm emirler, Allah’ın Vahyini okuması, tebliğ etmesi, öğretmesi ve bunu sürekli yapması ve bu uğurda başına gelenlere sabretmesi ile ilgilidir. TESBİH kavramının bu anlamda kullanıldığı ayetler aşağıda listelenmiştir.
HİCR suresi 98. ayet (Muhammed) Sen, Rabbinin emrini/buyruğunu (o-vahyi) oku/sürekli tebliğ et yani (o-VAHYE/Allah’a) itaat edenlerden ol.
TÂHÂ suresi 130. ve 132. ayet (Muhammed) “Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol ve günün tamamında Rabbinin emrini/buyruğunu (o-vahyi) oku/sürekli tebliğ et. Yani geceden zamanlarda ve gündüzün tamamında bu görevlerini yerine getir ki razı olunanlardan olasın.” Sana tabi olanlara da o-VAHİY ile emret ve onda kararlı davran. Biz senden rızık istemiyoruz, biz sana rızık veriyoruz. Güzel sonuç takvanındır.
FURKÂN suresi 58. ayet (Muhammed) Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)ı Vekil tut ve O’nun emrini/buyruğunu (o-vahyi) oku/sürekli tebliğ et. Kullarının günahlarından O’nun haberdar olması yeter.
MÜ’MİN suresi 55. ayet (Muhammed) Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah’ın va’di haktır. Günahın için mağfiret dile ve Rabbinin emrini/buyruğunu (o-vahyi) oku/sürekli tebliğ et.
KAF suresi 39. ve 40. ayetler Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbinin emrini/buyruğunu (o-vahyi) oku/sürekli tebliğ et.
Geceden zamanlarda (okuduğun) Kuran bölümlerine/Sureleri bitip secdelerinden sonra da, sen onu (rabbinin emrini/buyruğunu (o-vahyi) oku/sürekli tebliğ et.
TÛR suresi 48. ve 49. ayetler Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, Bizim gözlerimizin önündesin. Ve (o-Vahyi okumak/öğretmek/tebliğ etmek için) her kalkışında Rabbinin emrini/buyruğunu (o-vahyi) oku/sürekli tebliğ et. Geceden zamanlarda (okuduğun Kuran Bölümlerinden/Surelere iman ettiklerini gösterdikleri) secdelerden sonra da onu (rabbinin emrini/buyruğunu (o-vahyi) oku/sürekli tebliğ et.
Not: Kaf/39-40. ve Tur/48-49. Ayetler incelendiğinde mana olarak aynı oldukları ve hatta 40. Ayet ile 49. Ayetin birebir aynı olduğu sadece sondaki kelimelerin değiştiği görülüyor. SUCUD (secdeler) kelimesinin yerine NUCUM (Kuran bölümleri) kelimesinin geldiğini görüyoruz. Necm kelimesi “yıldız” manasında kullanıldığı gibi “Vahyin inzal olan bölümleri/sureleri” manasında da kullanılmıştır.
Necm Suresinin 1. Ayetinde “indiği zaman o Kuran ayetlerine/bölümüne/suresine yemin olsun” demek olur ki zaten devam eden ayetler de Nebinin okuduğu Vahyin kendi uydurması olmadığı Allah’ın ona inzal ettiği Vahiy olduğu anlatılmaktadır.
Buradan hareketle iki ayetteki” fesebbih-hu edbare en-SUCUD” ve” fesebbih-hu edbare en-NUCUM” cümleleri, Muhammed Nebinin Geceden zamanlarda ( müzzemmil, fecr ve işa) yaptığı Vahiy Dersinde Kuran’dan okuduğu bölümleri ayakta okuduğu, müminlerin de ayakta dinledikten sonra sembolik olarak iman edip itaat edeceklerini yere kapaklanarak secde hareketi ile gösterdiklerini ve o bölümün bu hareketle bittiğini düşünmemiz için birer gösterge olmaktadırlar.
Muhammed Nebi Salât/Vahiy dersinde bir Kuran bölümü (necm) okuduktan sonra dinlenmeleri ve yeniden konsantrasyonu sağlamak için yapılan secde hareketi ile oturmalarına ve soluklanmalarına izin veriyordu ve sonra kalkıp tekrar devam ediyorlardı. Nisa suresi 102. Ayetteki Vahiy dersindeki 1. Grubun bitip ikinci grubun Salât’a başlaması için verilen ifade de “ilk grup secde ettiği zaman diğerleri gelsinler ve seninle Salât’a dursunlar” derken de aynı tanım kullanılmış olmalıdır. Daha sonraları bu bölümlerin mezheplerce “REKAT” olarak isimlendirilip standartlaştırıldıkları da anlaşılmaktadır.
VÂKIA suresi 74. Ve 96. ayetler, HÂKKA suresi 52. ayet, Şu halde asla mağlup edilemeyen güçteki Rabbinin ismini (o-Vahyi) oku/sürekli tebliğ et.
İNSÂN suresi 23. ve 26. Ayetler (Muhammed) Şüphesiz ki, Kur’an’ı senin üzerine ‘bölümler halinde bir indirme tarzıyla indiren biziz, Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme.Ve sürekli Rabbinin ismini (o-Vahyi) AN/ANLAT. Geceden bir bölümünde onu (o-Vahyi) duyurma görevine itaat et yani geceleyin uzun uzadıya onu (o-Vahyi) SÜREKLİ ANLAT.
A’LÂ suresi 1. ve 6. ayetler Şu halde çok yüce rabbinin ismini (o-vahyi) oku/sürekli tebliğ et….Sana okutacağız, sen de unutmayacaksın.
NASR suresi 3. ayet Öyleyse Rabbinin emrini/buyruğunu (o-vahyi) oku/sürekli tebliğ et ve O’ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.
DUHÂ suresi 11. ayet Öyleyse, Rabbinin Vahyini (nimetullah) SÜREKLİ ANLAT.
Not: “fe sebbih = fe haddis bi NİMETE/HAMDİ RABBİKE.” İkisi birebir aynı şeydir.