Edebi Bir Sanat Eseri Olan Kur’an’da Ki Ayetlerin Çözülüp Yorumlanması
Kur’an’daki ayetlerin yorumu iki yolla yapılmıştır.
1- Rivayet yoluyla: yani bir ayetin kastettiği manayı bulabilmek için onunla ilgili bütün materyaller ortaya dökülerek hedefe ulaşılmaya çalışılmıştır. Bu yol bulanık suda balık avlamaya benzer. Doğruyu yakalama ihtimali çok zayıftır.
2- Dirayet yoluyla: Kur’an’ı anlama: bu yol Kur’an’ın kendi bütünlüğü içerisinde bir ayetin kastettiği manayı Kur’an’a, akla, ilime, pratiğe ters düşmeden ortaya koyma metodudur.
İşte bugüne kadar Kur’an üzerinde detaylı bir inceleme ve araştırma yapılmadığından Kur’an doğru olarak anlaşılmamıştır.
Nasıl bir insandaki kan damlası insan vücudunun tüm özelliklerini yansıtıyorsa Kur’an daki bir ayet de Kur’an ın bütünün özelliği taşımaktadır.
Önce Kur’an’ın yorumunu doğru bir şekilde yapabilmek için yapılan yorumun Kur’an’ın ana çatısını oluşturan ayetlere uygun olması gerekir.
Eşyanın yapısına baktığımız zaman da öyle değil mi?
Bir insan vücudunda omurga ve kemikler vücut yapısına uygun olarak gelişiyor.
Bir insan yaşının kaç olduğu vücudunun değişikliğinden anlaşılır. Bir ağaç da aynı insan gibidir. bir yaşındaki bir ağacın yükü elli yaşındaki bir ağacın yükü kadar değildir. Veya bir binanın ana çatısını oluşturan kolonların binanın kat oranına uygunluğu sağlanmadığı sürece binanın çökmesi kaçınılmazdır.
Aynen onun gibi Kur’an daki ayetlerin doğru yorumunu yapabilmek için şu ana çatıyı oluşturan ayetlere uygun düşmesi gerekmektedir.
4/82: “ Onlar Kur’an’ı hala düşünmüyorlar ki eğer o Allah’tan başkası katından olsaydı kuşkusuz içinde bir çok aykırılıklar bulacaklardı “
38/28: “Çarpıklığı olmayan Arapça bir Kur’andır umulur ki sakınırlar.”
Kur’ an hakkında yorum yaparken Kur’an’ın hiçbir zaman bütünlüğüne ters düşmemelidir.
67/3: “O biri diğeri ile tam bir uyum içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahmanın yaratmasında hiç bir çelişki ve uygunsuzluk göremezsin işte gözü çevirip gezdir herhangi bir çatlaklık görüyor musun?”
67/4:“Sonra gözünü iki kere daha çevirip gezdir o göz umudunu kesmiş bir halde sana dönecektir.
Dünyaya ve kâinata baktığımız zaman muazzam bir mutabakat görüyoruz dünyanın neresine giderseniz gidin su müdahale olmadıkça yukarıdan aşağıya akar dünyanın neresine giderseniz gidin havaya atılan taş yer çekimi nedeni ile yere düşer. Yine dünyanın neresine giderseniz gidin güneş doğudan doğar batıdan batar.vs.
Öyleyse kâinat Allah’ın gönderdiği edebi bir sanatıdır. Yani bunlar kendi içerisinde çelişmiyorlarsa birbirleri arasında da çelişmezler.
3- KÂİNATLA KUR’AN ÇELİŞMEZ
30/30: “Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen bir hanif olarak dine Allah’ın o fıtratına çevir ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur işte dimdik ayakta duran din budur ancak insanların çoğu bilmezler.”
Bu güne kadar bize anlatılan dinde böyle bir tutarlılık var mı? Elbette yok. Kur’an insanları İslami birliğe davet ederken İbrahim dinini öğütlerken bunlar yüzlerce binlerce din oluşturmuşlar. Hepsi de birbirleriyle çelişkilidir. Öyle Allah’ın dini olmaz .
Allah kâinattaki cansız varlıkların, bitkilerin, hayvanların hayat sürme ve hayatta kalma şartlarını bir yasaya bağlamıştır. Bazıları buna evrenin yasası diyor.
Ama değişmez çelişmez bir yasa olduğu bir gerçektir, deniz yüzme bilmeyen bütün insanları boğar. Bu evrenin yasasıdır. Bunun kâfir veya Müslüman olmasına bakmaz .Veya Hz. Musa ve firavun olmasını hesap etmez. Suyun görevi boğmaktır. Eğer deniz kendisine verilmiş olan bu görevi yerine getirmez ise bu Allah’ın eşyanın yapısına yerleştirdiği yasaya ters düşer.
Ateş yakmakla görevlidir. Yeteri kadar ateş olduğu zaman insanı yakar. Onun iyi insan kötü insan veya peygamber oluşuna bakmaz eğer yakmıyorsa veya peygamberler yanmaz inancı varsa bu Allah’ın yasasına muhalefet olur.